Osmanlı İmparatorluğunda enflasyon var mıydı? -M.Emin Tatlı
TÜİK enflasyonun 529 yıllık tarihini ortaya çıkardı. 1469 yılından itibaren, temel gıda ve tüketim mallarındaki fiyat artışlarını esas alan endeks, TÜİK tarafından hazırlandı. Araştırmayı ise İktisat Tarihçisi olan Prof. Şevket Pamuk tarafından yapıldı.
Enflasyon Osmanlı döneminde, yıllık fiyat artışlarında bugünkü Avrupa Birliği hedeflerinin tutturulduğunu gözler önüne serdi. İmparatorluk döneminde, yıllık ortalama enflasyon yüzde 1,3 seviyesinde kaldı. Dikkat edilirse bu rakam aylık değil yıllıktır. Yani aylık enflasyon ortalama 0,1083 gibi komik bir rakam olmaktadır. Yani öyle ki herhangi bir ürünün fiyatı bazen on yıllar geçmesine rağmen hiç değişmeden aynı kalabilmekteydi. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında fiyat istikrarını yakalayabilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 1970’li yıllardan itibaren enflasyonla yaşama alışkanlığını edindi.
Tüketici fiyatlarının 5 asırlık öyküsünde; gıda malları endeksi, fiyatları en sık ve en düzgün olarak tutulan 5 mal üzerinden (un, pirinç, bal, yağ, zeytinyağı) hesaplandı. Hesaplamalarda, 3 ayrı noktadan alınan veriler kullandı. Vakıf, saray mutfağı ve narh fiyatları için ayrı ayrı endeksler oluşturuldu.
İstanbul’da genel fiyat düzeyi, 1469’dan 1914 yılına kadar yaklaşık 300 kat arttı. Bu toplam artış, ortalama olarak yılda yüzde 1,3’lük bir artış hızı olduğunu gösteriyordu.
Para Değersizleşince Enflasyon Fırladı;
Osmanlı tarihinde iki hızlı enflasyon dönemi gözlendi. Birinci olarak 16. yy’ın sonlarından 17. yy’ın ortalarına kadar uzanan bir enflasyon dalgası sırasında fiyatlar yaklaşık olarak 5 kat arttı. İkinci olarak, 18. yy. sonlarında başlayan ve 1850’lere kadar süren çok daha güçlü bir enflasyon dönemi yaşandı. Bu dönemde fiyatlar 12-15 kat artış gösterdi. İstanbul’da, tüketici fiyatlarının 1914’ten 1998 yılına kadar olan dönemde ise toplam olarak 19.000.000 kat arttığı TÜİK verilerinden izlenmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda enflasyonun yükselme sebebi;
Uzun vadeli perspektiften bakıldığında Osmanlı para birimlerinin değerli maden içeriğinin devlet tarafından azaltılmasının, fiyat artışlarının en önemli nedeni olduğu görüldü.
Osmanlı döneminde enflasyonun en önemli nedeni tağşişlerdi. Tağşiş, devletin çoğunlukla ek gelir sağlamak amacıyla paranın ayarını düşürmesi, gümüş içeriği daha düşük sikkeleri piyasaya sürmesi anlamına gelmekteydi.
Anladığımız kadarı ile eğer tağşiş olmasa idi Osmanlı’da enflasyon olmayacaktı. Tağşiş yani paranın ayarının değişmesi ise piyasada daha çok paranın dolaşımda olması istenmiştir. Bu ise daha fazla piyasa hâkimiyeti demekti. Ancak tağşiş olmasına rağmen yinede Osmanlı enflasyonu çok düzenli ve kontrol edilebilir yapmıştır.
Yeniçerilerin Devalüasyon İsyanı;
Fatih Sultan Mehmet döneminin (1444-1481) tağşişlerine karşı direniş çok erken gelişti. 1444 yılındaki ilk tağşişle akçenin ağırlığı ve gümüş içeriği düşürülünce Ulufelerini (Yeni çeriler ücretlerini üç ayda bir akide merasimi denen bir törenle alırlarmış.) yeni ve gözle görülür küçük akçelerle alan yeniçeriler, başkent Edirne’de bir tepede toplanarak, ya tağşişten vazgeçilmesini ya da ücretlerine zam yapılmasını talep ettiler. Yeniçeriler, er ya da geç tağşişlerin fiyat artışlarına yol açacağını çok iyi biliyorlardı.
Toplumun diğer kesimleri gibi onlar da her kent ve kasabada oluşan para piyasalarını izlemekteydiler. Tağşişle birlikte, bugünkü döviz büfelerine benzer biçimde köşe başlarında faaliyet gösteren sarraflardan, akçenin Venedik Dükası karşısındaki kur değerinin düştüğünü öğrenmişlerdi.
Yeniçerilerin sarraflarda, akçenin Venedik altın dükası karşılığındaki kurunu, saniye saniye hesaplayarak takip ettiklerine işaret eden araştırmalar vardır. Yeniçeriler’in paranın işlevinden, kurundan iyi anlamalarını tıpkı günümüzün memurları gibi ikinci bir iş yapmalarına, bağlıyor. Kısacası parayı iyi tanıyoruz. Bugün paramız nasıl dolara endeksliyse, o zamanlar da Venedik altını dükasına endeksliydi. Osmanlı, dükayla mücadele etmek için 1477’de altın sikke bastırdı. Amacı siyasi ve askeri alanda olduğu gibi Venedik’in egemenliğini bozmaktı. 100-150 yıl sıkı rekabet etti, ama dükanın egemenliğini aşamadı.
Bugün de devlet, dövizinizi bozdurun, TL’ye güvenin, yüksek faiz verecek dedi. İktisatçılar bile güvendi ama Ayşe teyze güvenmedi. Demek ki, Merkez Bankası’nın, devletin kredibilitesi azmış. Dolardan vazgeçilmedi ve Ayşe Teyze haklı çıktı.
Tağşişlerin zamanlaması incelenirken, savaşları da dikkate almak gerekiyor. Çünkü savaşlar bir yandan devletin kaynak yaratma gereksinimini hızla artırırken, öte yandan halkın olağanüstü kabul etme eğilimini yükseltti. Ek gelir bulma ihtiyacı artan devlet, piyasaya sürdüğü düşük standartlı sikkelere “Cihadiye” adını vererek, bunların halk tarafından daha kolay kabul edilmesini sağlamayı başardı.
Maaş ve Ücretler;
İstanbul’da ücretler 15. yy’ın sonlarından 16. yy’ın ortalarına kadar geriledi, daha sonra 16. yy’ın ortalarından 18. yy’ın ikinci yarısına kadar dalgalı ancak yatay bir seyir izledi. 18. yy’ın son çeyreğinden 20. yy’ın başlarına kadar yükselme eğilimi gözlendi. 1914 yılına gelindiğinde, düz inşaat işçilerinin günlük ücretlerinin satın alım gücü 1500 yılındaki düzeylerinin yaklaşık yüzde 20, usta inşaat işçilerinin ücretlerinin satın alım gücü ise 1500 yılındaki düzeylerinin yaklaşık yüzde 50 üzerindeydi.
İşçi İyi Kazanırdı;
- yüzyılda bir düz inşaat işçisi bir günlük ücreti ile 8 kilo ekmek veya 2.5 kilo pirinç veya 2 kilo koyun eti alabilmekteydi. Vasıflı inşaat işçilerinin günlük ücretleri ise 1.5 ila 2 kat daha yüksekti. Bu düzeyde ücret geliri sağlayan vasıflı işçilerin, yılda 200 gün çalışmasalar bile, hem genel nüfusun ortalamasından hem de kentli nüfusun ortalamasından daha yüksek yaşam standardına sahip olduğu ortaya çıkıyordu.
Para Gücün Simgesidir;
Güven, para ve güç ilişkisi tarih sahnesinde hep vardı. Büyük İskender’den bu yana para egemenliğin sembolüdür. Devletler piyasaya sikke sürerken hükümdarın egemenliğini en uzak ülkelere kadar götürürdü.
Osmanlı sikkelerinde de “Ben karaların ve denizlerin sultanıyım” yazmaktadır. Osmanlı’da ilk sikke Orhan Bey döneminde basıldı. Osman Bey dönemi parası, İlhanlılar’a bağlıydı.
Para bu yüzden “hem ekonomide hem de siyasette bir güç simgesi” olarak tanımlanır. “Çünkü işlevini yerine getirebilmesi için devletin inandırıcılığının yani bugünkü adı ile kredibilitesinin olması gerek. Halk, devlete ve sultana güven duyuyorsa paranın değeri artar, işlemlerinde kullanır.”
Kağıt Para Güven İster;
19 Şubat 2001 ekonomik krizinden sonra TL’den kaçıp dolara koşmamızın benzerinin, Osmanlı’da da yaşandığını söyleyebiliriz. “Devlet bütçe açıkları ya da ödemeler için para basar. Bu da enflasyona neden olur. Bu, Osmanlı’da da geçerliydi. Egemenliği duyurmak için piyasalarda çok para dolaşması istenirdi. Kağıt para kullanılmadığından, bunu sikke ayarını düşürerek yapardı. Halk sikkelerin ayarının düşürülmesi üzerine kayıtsız kalmaz, ayaklanırdı. Çünkü, arkasından enflasyon dalgasının geleceğini biliyordu.”
Kağıt paranın güvene ihtiyaç duyduğunu şöyle anlatabiliriz; “Kağıt parayı 800-1000 yıl önce Çinliler buldu. Avrupalılar 17’nci yüzyıldan itibaren kullanmaya başladı. Kullanılabilmesi için devlete asgari bir güven lazım. Osmanlı’nın 1840, 1870’lerde kağıt paraya geçiş denemeleri oldu ama başarılamadı. Çünkü bu savaş yıllarıydı. Para basılması, enflasyon oluşturdu. Bu da kredibiliteyi düşürdü. Kağıt paranın güvene ihtiyacı var.”
Paramızı kimler paraladı ;
Osmanlılar yıllık ortalama yüzde 1,3 enflasyon ile Avrupa Birliği standardını tutturmuştu. Genç Cumhuriyet ise dedelerine inat fiyatları 19.000.000 kat arttırdı! 1970’li yıllarda yıllık enflasyon rakamları çok yüksekti. Yıllık tek haneli olan enflasyon rakamları çok değil bundan birkaç yıl öncesine kadar bir hayaldi. Ancak son yıllarda bir rahatlama görülse de, hala yıllık enflasyon olan yüzde 9’u tutturabilmek için büyük fedakarlıklar yapılmaktadır. Bu oran bile Osmanlı’da 10 yıllık toplam enflasyona denk gelmektedir.
Yani ne kadar geride olduğumuz açıktır. Bu nedenle yarın geç olmadan bizimde her fert olarak elimizden geleni yapmamız ve yaptırmamız lazımdır. Birer birey olarak bize düşen görev ise iktisatlı olmak ve aldığımız ürünün fiyatını iyi araştırmadan o ürünü almamamızdır.
Bu nedenle Osmanlı İmparatorluğu ile genç Türkiye Cumhuriyetini karşılaştırırsak hakikaten Osmanlı’da enflasyon yok denecek kadar azdır.
Kaynaklar;
1-İktisat tarihçisi Prof. Şevket Pamuk, Osmanlı’dan Günümüze Paranın Tarihi
2-Türkiye İstatistik Kurumu
Mehmet Emin TATLI