Beauty is the new black ! Çağın Vebası: Güzellik Standartları- Hasan Aksoy
Irkçılık; ırklar arasındaki fiziksel, biyolojik farklılıkların insanlar arasında farklılıklar yarattığını ve bazı ırkların ötekilerden üstün olduğunu savunan görüş ya da ön yargıdır. Coğrafi keşifler, köle ticareti ve sömürge savaşları ile birlikte beyaz ırkın üstünlüğü düşüncesi gelişti ve zamanımıza kadar geldi. Günümüzde ırkçı faaliyetler, ahlaki olarak büyük tepki çekmekte ve yasal düzenlemelerle kontrol altına alınmaya çalışılmaktadır. Ancak diğer ırkçı yaklaşımlardan daha sinsi ve yavaşça ilerleyen, toplumdaki birçok kişiyi esir alan ve kabul gören çağımızın yeni ırkçılığı “ güzellik” ve “güzellik standartları” daha önceki ayrıştırıcı tüm yaklaşımların yerini tehlikeli bir şekilde almıştır.
Firmalar sosyal medya, televizyon ve diğer kitle iletişim araçlarıyla bize “nasıl birisi olmamız ya da nasıl biri olmayı istememiz gerektiğini” söyler. Sistem, belirlenen beden ya da güzellik standartlarına uyan bunu instagram, facebook gibi sosyal medya hesapları üzerinden sunan bireyleri ise para kazandırarak “sosyal medya şöhreti” haline getirerek kutsar. Sosyal medya ünlülerinin birçoğu 2 gün aç kalarak, doğru ışığı bekleyerek, doğru ameliyatları olarak fotoğraflarını sanatsal bir ürün haline getiriyor ve bizler tarafından daha arzu edilebilir hale gelerek, toplumsal onayı alıyor. Herkese açık sosyal medya hesabınızdan gayet bakımsız bir fotoğrafınızı paylaştığınızda alacağınız bu “güzellik standartlarına” bağlı hakaret içerikli yorumlar, koyulan standartların nasıl bir baskı yarattığını, ayrımcılığın ne olduğunu ve ne yazık ki herkes tarafından paylaşıldığını gözler önüne serecektir. Bu standartlar daha iyi eş, iş ve ortam bulmak isteyen, özellikle ergenlik çağındakiler için depresyon sebebi haline gelerek onları mutsuz ediyor. Dünya çapında 400 milyar $ ‘a ulaşan büyüklüğü ile güzellik sektörü, ırk, din ve kültür demeden tüm insanlara belirlenen güzellik standartlarına ulaşarak gerçek kişilikleri ile ideal benlikleri arasındaki mesafeyi azaltmayı ve “mutluluğu” bize vaat ediyor.
Dünya üzerinde Amerika’nın 2015 yılında 4,1 milyon toplam ameliyat sayısı ile bir numarada yer aldığını görüyoruz. Amerika’yı sırasıyla Brezilya, Japonya, Güney Kore, Meksika, Almanya, Fransa ve Kolombiya izliyor. İlk 10’da yer alan ülkeler ırk, kültür, sosyoekonomik durum açısından farklılık gösterseler bile ülkelerde yaşayanların ortak arayışının “güzellik” olduğunu görüyoruz. İslam ülkelerine de baktığımızda durum çok farklı değil. The Economist’in haberine göre Türkiye, İran, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri sadece yerel halk tarafından değil ameliyat ücretlerinin diğer ülkelere göre daha ucuz olması sebebiyle estetik arayışında olan yabancılar tarafından da tercih ediliyor. Etemad gazetesinin haberine göre her yıl çoğunluğu kadın olan 200 bin İranlı burun küçültme ameliyatı oluyor. Türkiye ameliyat sayısı ile henüz ilk 10 arasında kendisine yer bulamamasına rağmen, 1.200 plastik cerrah ile dünya sıralamasında 9. Sırada yer alıyor. Bu listede Suudi Arabistan’ın 230 doktorla 29. Sırada yer alması da ilgi çekici bir ayrıntı. Özellikle Amerika’da yapılan araştırmalar “dış görünüşümüzün” iş bulmada daha az tecrübe ve bilgiye sahip olsak bile diğerlerinin önüne geçme şansını bize verdiğini gösteriyor. Bu da Amerika’daki spor ve estetik çılgınlığının sebeplerini bize açıklıyor.
Sistem bireyin gerçek ve ideal benlik imajları arasındaki mesafenin kapanmasını istemez. Tüketiciler için daima yeni ürünler, yeni davranış kalıpları, yeni güzellik standartları ve dolayısıyla yeni istek ve ihtiyaçlar üreterek tüketicilerin tatmin olmasına asla izin vermeyecektir. Yeni mobilyalar, yeni arabalar, eltinizin yemek takımı ideal imaja ulaşmanıza yardımcı olacak ama hikayeniz asla masallardaki mutlu sonla bitmeyecektir. Tükettikçe var olan, mahrem olan her şeyini sosyal medya yoluyla paylaşarak özgürleşeceğini düşünen, toplumsal onayı almak için çılgınca tüketen bireyler; Şimdi benimle tekrar edin,
“Ben Özgürüm!”