15 Temmuz – Doç Dr.Rüstem Yanar
“Asım’ın nesli… diyordum ya…nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.”
Mehmet Akif Ersoy
Darbeler Dört yüz yıllık siyasi tarihimizin en baskın karakterlerinden biri olarak var olageldi. Yeniçeri ocağı kaldırılmadan önce padişahların kellesini alan askerler,Cumhuriyet sonrasında Modern Türkiye Cumhuriyetinin “değerlerini” korumak ve kendince bu değerlerden sapan siyasileri ayar vermekten imtina etmediler. Sivil iradeyi hiçe sayan ve ülkenin gerçek sahibi ve sigortasının kendilerini olduğu düşünen ordu, Türkiye’deki ayrıcalıklı konumunu sürekli pekiştirdi.Siyasetinin ve toplumsal algının yeniden dizayn edilmesinde belirleyici rol oynadı. 1980 darbesi sonrasında ordunun sivil siyaset üzerinde etkisi sürekli hissedildi. 28 Şubat Darbesi, aynı şekilde askerin sivil alanı doğrudan müdahale ettiği bir süreç olarak yaşandı.15 Temmuz darbe girişimi de bu anlayışın ürünü olarak ortaya çıktı.
Türk Ordusu içine sızmış Fetö’nün sivil irade üzerinde kurmaya çalıştığı tahakküm, 17 ve 25 Aralık 2013’de Yargı yolu ile elde edilmeye çalışılmıştı. Bu davalarla başarıya ulaşamayınca, askeri darbe girişimi planladı. Ancak 15 Temmuz gecesine kadar, birçok kişi böyle bir darbe girişiminin olacağına ihtimal vermiyorlardı. Her ne kadar bu terör örgütünün yayın organlarında darbe işaretleri verilmiş olsa da, sözde siyaset bilimi profesörleri darbeye övgüler yağdırsa da, günümüz Türkiye’sinde bu kalkışmanın mümkün olamayacağı düşünülüyordu
15 Temmuz’da yurt içi ve dışındaki bağlantıları ile titizlikle hazırlanan darbe planı uygulamaya konuldu. Ortaya çıkan görüntüler ve ifadelerden anlaşılan büyük bir öz güven içerisinde bu kalkışmanın yüzde yüz başarılı olacağına inanılıyordu. Askerler yolları tutacak, darbe bildirisi okunacak, siyasiler toplanacak ve sokağa çıkma yasağı ilan edilecek. Böylece halk korkup evlerine kapanacak. Siyasi irade askere teslim olacak ve ordu her şeyi istediği gibi dizayn edecekti. Daha önce defalarca yaşanmış olan bu senaryo aynı şekilde tekrar başarılı bir şekilde uygulanacaktı. İktidar hırsı ve dış destekçilerinden aldıkları güçle, halkın üzerine silah doğrultan ve bombalar yağdıran hainlerin hesap edemedikleri bir unsur vardı, Milletin Gücü. Milyonlar, canları pahasına siyasi iradelerine sahip çıktılar. Sokaklara dökülen, genç yaşlı binlerce insan, tankların önüne yattılar, bombalara hedef oldular.
Sokağa çıkarken kimse başına nelerin geleceğini düşünmedi. Dönemeyeceklerini biliyorlardı. Okunan salaları şehitlik muştusu bildiler. Birbirinden habersiz binlerce insan meydanları doldurdu. İnsanlardaki vatan sevgisi tüm dünyayı titretecek kadar büyüktü. Üzerlerinde imanlarından başka silah olmayan o insanlar, Türkiye’nin kaderini değiştirdiler. Dizilerle, evlilik programları ve yarışmalarla uyutulduğu sanılan halk, bir direniş destanı yazdı. Anka kuşu gibi kendi küllerinden yeniden doğdu ve Yeni Türkiye’nin fitilini ateşledi.